- Tarih 19.01.2014 00:00
Hakan Aksay T24
Güçlü siyasi liderlerin son rakibi Tanrı'dır. Onlar bunu kabul etseler de, etmeseler de.
Bir vakitler kendi ayarında gördükleri rakiplerini -
önce ülkede, sonra bölgede ve dünyada - geride bıraktıkları hissine
kapıldıkları anlarda bir süre için iktidar tutkularının rengi soluklaşır. Ama
hemen toparlarlar durumu.
Her şey, içerdeki birkaç aciz muhalifle ve dışardaki
yakından bakıldığında artık hiç de öyle eskisi gibi olağanüstü bir etki
bırakmayan yabancı devlet yöneticileriyle sınırlı değildir. Gerçek anlamda tek
bir büyük lider vardır ortada: Kendileri... Bu fikrin kabul görmesi için tarih
kitaplarından daha ve daha fazla sayfa talep ederler. Hem de acilen.
İki şeyi gerçek anlamda düşünemezler: İktidardan ve
hayattan ayrılmayı. Aslında ikisi de neredeyse aynı kapıya çıkar onlar için; siyasi
ölüm de bir ölümdür.
Ölümsüzlüğü aradıklarında sık sık yolları Tanrı ile
kesişir. O Tanrı ki, genellikle onları iktidara taşıyan ve orada tutan
söylemlerin arasında özel bir yer tutar. O Tanrı ki, onların dışında, hatta
onlardan da fazla toplumun sevgisini ve korkusunu kazanmıştır.
Bu zor rekabette bazen Tanrı ile ittifak etmeye, bazen
de onu kendi istedikleri kılığa sokmaya çalışırlar.
Mesela, Adolf Hitler yetersizliklerini
yetenekleri ile örtmeye çalışırken Tanrı'yı kullanmaktan kaçınmaz:
"Beceri ve yetenek, eğitimin ürünü değildir. Bu
yetenek kişide doğuştan vardır. Yani bu Tanrı'nın bir lütfudur."
Aynı Hitler, hırsları uğruna Tanrı ile ittifaka
girmekten, hatta Tanrı'ya ayar vermekten çekinmez:
"Tanrı beni halkıma hizmet etmek ve onu korkunç
sefaletinden kurtarmakla vazifelendirdi. O sonradan görme aşağılık (Stalin),
bir gün acı ile can verirken Tanrı onunla beraber olmayacak. Çünkü Tanrı bir
komünistin yanında yer alacak kadar aptal değildir."
* * *
Son günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan'ı Allah
ile aynı konumda göstermeye çalışan bir söylemi ve o söylemin arkasındaki
anlayışı tartışıyoruz.
AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan,
Erdoğan'dan söz ederken "Allah'ın bütün vasıflarını toplamış bir lider.
İşte bunun için (dış mihraklar) önünü kesmek istediler" dedi. Yani
Erdoğan'ın Allah'a özgü niteliklere sahip olduğunu savunarak Allah'a denk
olduğunu ima etti.
Bir süre sessizlikten ve muhalefetten yoğun tepkiler
gelmesinden sonra, AKP'nin sözcüsü ve "yeminsiz tercümanı" Hüseyin
Çelik, Twitter'dan açıklama yaptı. Beş maddelik "twit-analiz
özeti" tanıdık bir üsluptaydı: "Dili sürçmüş".
Bırakın kınanması gereken bir hata olmasını,
"maksadını aşma" derecesinde bile değil, çok daha masum: Dil
sürçmesi. Çelik'ten paparayı yiyen Arslan da "Evet evet, sadece dilim
sürçtü" türü bir şeyler söyledi.
Meğer aslında, "Allah'ın hoşnut olduğu
vasıfları taşıyan lider" demeye çabalıyormuş. Ne ilginç, değil mi?
Türkçe söylenen cümle ve onun yine Türkçe yorumu birbirinden böylesine farklı
olabiliyor. Sanırsın ki Düzce milletvekili Arslan'dan değil de, fabl yazarı La
Fontaine'den bahsediliyor. Bizim de bunu yutmamız gerekiyor.
Bir okurun yazdığı gibi, AKP'nin artık "Dil
Sürçmelerini Düzeltme Kurumu" ve ona bağlı "Aslında Öyle Demek
İstemedi Komisyonu" kurmasının zamanı geldi.
Arslan'ın "Erdoğan-Allah'ın vasıfları"
övgüsüyle ilgili olarak İslamcı muhalif kesimlerden gelen bazı eleştiriler
özellikle dikkat çekiciydi. İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık,
"Başbakan'ın bunu bizzat reddetmesi ve iman tazelemesi gerek"
diyerek konuya verdiği önemin altını çizdi.
* * *
Erdoğan, Uludere'den ve Gezi'den bu yana birbirinden
tehlikeli hatalar yapmaya devam etse de, hâlâ Türkiye'nin açık ara bir numaralı
lideri. Kendisine koşulsuz bağlılık duyan, neredeyse tapan bir seçmen kitlesi
var.
"Ustalık", "dünya liderliği" ve
"tanrısal özellikler" aşamasına doğru ve özellikle de otoriter
eğilimlerinin artmasına bağlı olarak yandaşlarınca (siyasetçiler, belediye
başkanları, artistler, şarkıcılar, televizyoncular, köşe yazarları,
karikatüristler, işadamları vb.) onun hakkında neler söylenmedi ki!
"İkinci Atatürk" ve "son Osmanlı padişahı" ilan edilmediği mi kaldı
Erdoğan'ın! "Mesih" veya "mehdi" olmadığı mı!
"Yunanistan'da bile seçim kazanacağı" tahmininden tutun da,
adına marşlar bestelenmesine kadar, neler neler...
İşte yalakalığın, ciddiyetsizliğin ve karaktersizliğin
prim yaptığı ortamlarda, dinlemenin bile yüz kızarttığı övgülerden bazıları:
- "Başbakanımıza dokunmak bile bence ibadettir." (AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin.)
- "Başbakan Türkiyenin ezeli ve ebedi Başkanıdır." (Eski DP Başkanı, şimdiki AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu.)
- "AK Parti’li olmak, Başbakan’a nikahla bağlanmaktır." (AKP Gölcük Düzağaç Mahallesi Kadın Kolları Başkanı Nuran Yıldız.)
- "Tüm yollar önce Allah'a, sonra Başbakan'a çıkar." (Şarkıcı Doğuş.)
- "Başbakanımız bizim için ikinci Peygamberdir." (AKP eski Aydın İl Başkanı İsmail Eser.)
- "Erdoğan için her gün iki rekat şükür namazı kılınmalı." (Trabzon Of eski Belediye Başkanı, bugünün AKP İstanbul Milletvekili Oktay Saral.)
- "Erdoğan’ı halife-i ru-yi zemin olarak tanıyor ve biat ediyorum." (Gazeteci Atılgan Bayar.)
- "Recep Tayyip Erdoğan benim 'Atam'dır." (Başbakanlık Başdanışmanı Yiğit Bulut.)
- "Erdoğan'ın g.tünün kılıyım." (Beyaz TV, 16 Haziran 2013'teki Kazlıçeşme mitinginden AKP'li bir kadın.)
- "Biatsa biat, itaatsa itaat; ölümüne arkasındayız." (AKP Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner.)
- "Başbakanımız Rabbimizin insanlığa gönderdiği müjdedir." (Şu sıralarda başı dertte olan eski AB Bakanı Egemen Bağış.)
* * *
Gördüğünüz üzere, abartılı övgülerin azımsanmayacak
bir bölümü, dinsel kalıpları cömertçe kullanarak şekillendiriliyor.
Bunlardan biri de birkaç yıl önce seslendirilen "Erdoğan,
Allah'ın yeryüzündeki gölgesidir" iltifatıydı. Ancak bu konuda sadece
yandaşlarının değil, Başbakan'ın kendisinin de diyecek söz bulduğunu ekleyelim.
2011 sonunda Fransa Meclisi tarafından kabul edilen
Ermeni iddialarını suç sayan yasa tasarısına tepki gösteren Erdoğan,
konuşmasının bir bölümünde Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa Kralı Fransuva'ya
gönderdiği mektuptan bir bölüm okumuştu. Muhatabına "Sen ki, Françe
Vilayeti'nin Kralı Fransuva'sın" diye hitap eden Kanuni, kendini
tanıtırken de "Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara
taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi (...) Sultan Süleyman Hân'ım" diyordu.
Erdoğan'ın "paraleller kurma" ustalığını vurgulamaya gerek var mı?
"Çıraklık" dönemi çok geride kaldı;
şimdilerde artık "ustalık" bile kesmiyor. Bazılarına göre,
"büyük lider" gölgeden çıkıp iyice tapılası bir konuma geldi.
Acaba iktidar merdiveninin son basamağına çıkıldı da,
sıra Allah'la boy ölçüşmeye mi geldi? Eğer öyleyse,
durum çok vahim.
@AksayHakan