PINAR ÖĞÜNÇ -
pinar.ogunc@radikal.com.tr
28/09/2012
Anahtar kelimeler:
Balyoz davası, militarizmin sonu, 'Herkes bebek doğar' davası, İnan Suver, 318
ve içimizdeki askerler...
Türkiye’de
antimilitarist hareket tarihçesi içinde önemli yeri olan Savaş Karşıtları
Derneği 1992’de İzmir’de kurulurken tüzüklerindeki amaç hanesinde değişiklik
yapmaları istenmişti. Beyan ettikleri ‘militarizme karşı durmak’ amacını bir
zahmet çıkarmaları lazımdı, zira Türkiye’de karşı durulacak bir militarist yapı
yoktu. Şaka değil, bu yaşandı.
Birtakım
bürokratik meseleler de eklenince derneğin bu isimle ömrü bir yıl oldu ama
İzmir Savaş Karşıtları Derneği olarak tekrar kuruldu.
Aslında Türkiye’de
karşı durulacak bir militarizm vardı tabii ki ama o da geçen cuma bitti. Fatih
Altaylı köşesinden, Balyoz davasıyla birlikte Türkiye’de militarizmin sona
erdiğini müjdeledi birkaç gün evvel. Kendisi daha önce içinde TSK geçen nasıl
cümleler kurmuş bahsine girmeyeceğim. Muhtemelen militarizmle arasındaki bağdan
haberdar olmadığı, o sıkça kullandığı cinsiyetçi dil konusuna da... Çünkü
Balyoz davası üzerinden ‘militarizm bitti’ algısının gayet yaygın olduğunun da
farkındayım.
Büyük büyük
cümlelerin arasında kaynayan birkaç durumdan söz etmek isterim.
İnan Suver’in
çilesi
Ben bu yazıyı
yazarken Eskişehir
4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde bir davanın yedinci celsesi görülmekteydi. Dört
sanık, dini inançları gereği TSK’da askerlik yapmayacağını ilan ettiğinden
sivil olarak askeri mahkemede yargılanıp cezaevinde işkence gören Enver
Aydemir’e destek eylemi yapmıştı. Onlar Türk Ceza Kanunu’nun 318. maddesi
gereği halkı askerlikten soğutma suçundan yargılanıyorlardı.
Sanıklardan Ahmet
Aydemir, Enver Aydemir’in babasıdır. Sanıklardan Halil Savda, kendisi de askeri
mahkemede yargılanmış, askeri cezaevinde yatmış ve daha evvel de askerlikten
soğutma suçundan yargılanmış bir vicdani retçidir, şu anda barış için
yollardadır. Diğer sanıklar Fatih Tezcan ve Mehmet Atak’ın, suçun dayanağı olan
‘Herkes bebek doğar’ sloganının gerçekliğini ispatlamak için jinekolog
bilirkişi talepleri de reddedilmiştir.
Siz bu yazıyı
okurken 2001’de vicdani reddini açıkladığından beri hem cezaevinde fiziksel hem
de hayatından hiç çıkmayan tutuklanma ihtimaliyle psikolojik işkence gören İnan
Suver, Sivas Açık Cezaevi’nde olacak. 10 gün önce sokaktan alınarak götürüldüğü
Silivri’de yer kalmamış çünkü.
Suver, kaç kez
firar ettiğini hatırlamıyor. Zaman içinde kendisine verilen çürük raporuyla
askerlikten muaf tutulsa da bir sivil, bir vicdani retçi olduğunu anlatmaya
çalıştığı dönemdeki firarların cezası çıkamıyor hayatından. Şu anda avukatı bu
cezanın daha önce yattıklarına sayılabilmesi için uğraşıyor. Suver’in böyle bir
hakkı var.
Askerden daha
asker
Siviller askeri
mahkemede yargılanmıyor ama mesela sivil sayılmayarak yargılanan vicdani
retçileri ne yapacağız? Başlı başına askeri mahkeme nedir? Söz konusu
‘askerlikten soğutmak’ olunca askerden daha asker davranan sivil mahkemeler ne
olacak? Eskinin 155. maddesi, şimdinin 318’i, 2006’da Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında ağırlaştırılmış cezayla ‘örgüt suçu’ kapsamına alınmışken üstelik...
Hâlâ mesela
Roboski’nin, Afyon’un hesabını kesememişken... Hâlâ TSK harcamalarına biz
siviller nail olamıyorken... Misal sıkça önümüze konan Temizöz davasında,
akıllarına birden gelmiş gibi sadece Albay Cemal Temizöz ve etrafındaki birkaç
insan, 90’larda Cizre’de (sadece) 20 kişiyi vahşice öldürmekten
yargılanıyorken... Misal parti yönetme biçimimizden günlük cinsiyetçi dile,
asker sevici popüler kültürümüzden medyamıza, hepsi taş gibi sağlamken...
Balyoz davasındaki
hukuksuzluklar öyle çöktü ki orta yere, militarizm, gerçekten darbe zihniyeti
falan tartışılmadı. Bunları göz ardı ederek ve davayla başı dönerek militarizmin
bittiğini sananlar da, hukuksuzluktan konuşurken dili birden militerleşenler de
bu noktadan uzak olduğumuzu gösteriyor. Dava üzerine tartışmalar bile bir
‘cephe savaşı’ gibi yürüyor çünkü.
Not: Duruşma
bitti, ‘Herkes bebek doğar’ davası 6 Aralık’a ertelendi.
