FEHİM TAŞTEKİN
Irak'ta merkezi
hükümetin ayakları üzerine dikeldikçe Kürtlerle bir hesaplaşmaya girmesi
kaçınılmazdı...
Yüzleşme günü gelip çattı: Başbakan Nuri Maliki tartışmalı
bölgelerde peşmerge hâkimiyetini bitirmek için Dicle Operasyonlar
Komutanlığı’nı kurup bölgeye birlikler sevk etmeye başlayınca taraflar tam
tekmil savaş moduna girdi. Fiilen bağımsız devlet gibi davranan Kürdistan
Bölgesel Yönetimi, Amerikan işgalinin sunduğu fırsatla Kerkük’ün yanı sıra 6
yerde organize Peşmerge güçleri sayesinde fiili bir üstünlük elde etmişti.
Suriye’de iç savaşın tarafı oluveren Türkiye, Irak’ta da bir yanda Kürtlerle
stratejik ortaklık, diğer yandan düne kadar ‘Kürtlere verdirtmem’ dediği Kerkük
ve Bağdat’la yaşanan gerilimli süreç yüzünden çok nazik bir duruma düştü.
Irak Meclisi Dış
İlişkiler Komisyonu Başkanı Dr. Humam Hamudi ile İstanbul’da kritik gelişmeleri
hasbıhal ettik. Hamudi Irak yelpazesinde Türkiye’ye en yakın duran Şii El Hekim
grubundan. Maliki gibi Hamudi de Türkiye’nin ‘buyurgan’ bir üslupla Irak’ın iç
meselelerine karışmasının iki ülke arasındaki gerilimin temel kaynağı olduğunu,
Kürtlerle stratejik ortaklığın da buna tuz biber ektiğini düşünüyor.
‘Merkezin hakkı’
Hamudi, Dicle
Operasyonlar Komutanlığı’nın merkezin tartışmalı bölgelerde hakimiyet sağlama
girişimini “Ülke yönetiminin kendi toprakları üzerinde denetim sağlaması kadar
doğal bir şey olamaz” diye savunup ekliyor: “Terör nedeniyle hükümet tartışmalı
bölgelerle ilgilenemiyordu, daha önce orada Amerika ve peşmerge vardı ama şu
anda merkezi hükümet orada olmak istiyor. Kuzey Irak hükümeti sanki biz onların
içişlerine karışıyormuş gibi bir hava estiriyor. Nisanda seçim var. Buralarda
Türkmen, Arap ve Kürtler birlikte yaşıyor. Eğer etnik bir grubun gücü oralarda olursa
nezih bir seçim yapılamaz. Halk hem peşmergelerden şikayetçi. Halkın güven
içinde oy kullanabilmesi için merkez orada olmalı.”
Kürtlerin fiili
bir durum yarattığı doğru ama sonuçta tartışmalı bölgelerde nüfus sayımı ve
referandum öngören anayasanın 140. maddesini uygulamayan da Maliki’nin kendisi.
Haliyle Kürtler sorunun kaynağında Maliki’yi görüyor. Ama Hamudi bu tespiti
reddediyor:
“140. madde siyasi
bir çerçevede yazıldı. Teknik ve kanuna uygun değildi. Referandumla ilgili
görüş birliği olmalı, çünkü ihtilaflı bölgelerin sınırları belli değil. Yasada
ulusal mutabakat isteniyor. Bu tek başına Maliki’nin çözebileceği bir iş değil.
Ulusal uzlaşıya ulaşılamadı.”
Mezhepsel
yakınlaşma
Hamudi, bizzat
Meclis Başkanı Usame Nuceyfi’den arabuluculuk istediğini ve görüşmeler sonucu
kalıcı çözüm bulununcaya dek hem Irak hem peşmerge güçlerinin yer alacağı
müşterek bir yönetim formülünde uzlaştıklarını söylüyor. Ancak biz bunları
konuşurken Dicle gücünün Kerkük’e yığınak yaptığı, Kürt lider Mesut Barzani’nin
de kardeşi Sihat Barzani’nin başında olduğu birliği tank ve toplarla birlikte
kente gönderdiğine dair haberler geliyordu. Krizin Sünni-Şii yakınlaşmasına
yarıyor olması ise yol açtığı tek olumlu sonuç. “İlk kez bir Sünni Kürtlerle
arabulucu oluyor. Bu iyi bir şey” diyen Hamudi, Sünni-Şii düşmanlığının yavaş
yavaş tersine döndüğünü söylüyor: “Bazı bölgelerde Sünni kitleler (Maliki’nin
grubu) Kanun Devleti ile işbirliği yapmaya meyilli.”
Bu yakınlaşmada
federalizme karşı Maliki’nin merkeziyetçi politikaları etken. Sadece Sünniler
değil Kerkük’teki Türkmenler de Maliki’ye meylediyor.
‘Talabani neden
devre dışı?
Bu kriz sırasında Erbil ile Bağdat arasındaki gerilimi hem Irak’ın
cumhurbaşkanı hem de Kürdistan Yurtsever Birliği’nin (KYB) lideri sıfatıyla
düşürmeyi başaran Celal Talabani’nin rolü de merak konusu. Kürtlerin zaman
zaman “Kürdistan’ı değil Irak’ı tercih ediyor” diye iğnelediği Talabani’nin
neden arabulucu olamadığı sorusuna “Çünkü Cumhurbaşkanı sorunun bir parçası
oldu. Tuz Hurmatu’da peşmerge ile Irak güçleri arasında çıkan çatışma Talabani’nin
adamlarından birinin yüzünden yaşandı. O da taraf haline geldi” yanıtını
veriyor. Tabi Talabani’yle ilgili övgüsünü de eksik etmiyor: “Genel anlamda
Talabani Iraklı gibi duruyor, herkese eşit davranıyor. İlişkileri ve uzmanlığı
sayesinde Irak’ta eşi az bulunur bir lider. Bu sadece benim değil tüm
Iraklıların düşüncesi.”
‘İran’ın etkisi
yok’
Dicle gücünün
kurulmasında İran’ın teşviklerinin etkili olduğu iddiasını hatırlatıp Tahran’ın
nüfuz çabasını soruyorum. “Bunun İran’la hiçbir ilgisi yok. Irak’ta mozaik bir
yapı var. İşgal sırasında her grup kendisine göre dışarıdan destekçiler
arıyordu. Bir grup ABD’ye, bir grup Suudi Arabistan’a bir Grup Türkiye’ye bir
grup İran’a sırtını dayıyordu. Ama şimdi güvenlik durumu giderek iyileşiyor,
ekonomi düzeliyor, petrol üretimi günlük 3 milyon varile ulaştı. Bu gelişmeler
sayesinde içerde şöyle bir bilinç oluştu: ‘Sıkıntılarımızı kendi içimizde
halledelim. Dış güçlere dayanmak faydasız.’ İçeride eskisinden daha iyileşme
var, aşırı Sünni gruplar El Hekim ve Maliki grubuyla işbirliği yapmak
istiyorlar. Bu gelişmelerin İran’la bir alakası yok” diyor.
‘ABD bir daha
dönemez’
Peki bu krizde
ABD’nin pozisyonu? ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın tartışmalı bölgelerin
güvenliğini Amerikan ordusunun sağlaması önerisine de sıcak bakmadıklarını
söylüyor: “Kürtlerle merkez arasında Amerika önceden aracıydı. Ama artık ulusal
bir görüş birliği var: Kesinlikle kimse Amerikan askerlerinin Irak’a bir daha
dönmesini istemiyor. Kürtler ‘ABD güçlerinin çıkmasında acele etmeyelim ama
herkes gitmelerini istiyorsa bunu da kabul
ederiz’ diyordu. O nedenle endişeniz olmasın ABD’nin Irak’ta yeri yok.”
Türkiye ile
gerilimin asıl kaynağı
Kürt-Arap
gerilimini konuşurken ister istemez mesele gelip Türkiye-Irak ilişkilerine
dayanıyor. Hamudi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Maliki’nin iç savaş çıkartacağına
ilişkin endişelerini yersiz buluyor: “Iraklılar kötü tecrübeyi yaşadı, kimse iç
savaştan yana değil. Hiç kimse bu tutumunu değiştirmedi. İç savaş olmayacak,
gruplar arasındaki ilişkiler öncekiden kat kat sağlam ve güvenilir.”
Maliki’nin
“Türkiye kendi iç sorunlarıyla ilgilensin” yönündeki yanıtına dair de şunu
söylüyor: “Selam verene selam verirsiniz. Her ülkenin iç sıkıntıları vardır.
Siz bir ülkenin içinde istikrarsızlık var derseniz o da size aynı şekilde yanıt
verir. Türkiye ile ortak çıkarlarımız var. İlişkilerdeki sıkıntı kimsenin çıkarına
değil. Ama birbirimizin içişlerine karışmamalıyız. Maliki diyalogun sürmesinden
yana ama bir şartla: ‘İçişlerine karışılmamalı.’ Türkiye’nin son duruşu
garibimize gidiyor. Türkiye açık bir görüşe sahipti, herkese aynı mesafedeydi,
Irak’ta en fazla varlık gösteren ülke Türkiye idi. Ama birden bire duruş
değişti. Bazı düşünceleri empoze eder gibi oldular. Gerçekçi olmayan tavırlar
takındılar. Bu sıkıntılı duruma böyle gelindi. Türkiye’nin inanılmaz bir
birikimi, uzmanlığı ve tarihi var. Böyle büyük bir ülkenin Arap Yarımadası’na
bağlanmasına gerek yok.”
Maliki,
“Erdoğan’ın ülkesinin özellikle mezhebi ve etnik çatışmalara yol açacağından
korktuğumuz iç meseleleri üzerine yoğunlaşmalı. Artık Türkiye’yi bölge
ülkelerinin sorunlarına sokmamalı, çünkü bu Türkiye’nin başına dert açar”
demişti. “Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin himaye edilmesi gibi
sonradan eklenen gerekçeler bir yana Bağdat-Ankara hattındaki gerilimin asıl
nedeni ne? Neden Maliki ABD güçleri çekilir çekilmez Türkiye’ye çıkıştı?” diye
soruyorum. Hamudi’ye göre temel neden ‘Türkiye’nin taraf tutması’:
“Türkiye Irak’ın
yapılanmasında çok büyük rol oynadı. Ama bazen ilişkiler iç içe derin olduğunda
ülkelerin kendi çıkarlarını koruma hırsı bazen diplomatik kurallarına aykırı
işleyebiliyor. Mesela Türkiye’nin bizden dolayı bir sıkıntısı varsa bunun
diplomatik çerçevelerde dile getirmesini bekleriz. Çıkıp aleni bir şekilde
basın yoluyla açıklamalara hiç gerek yoktu. Sıkıntı buradan başladı. Irak’ta
Türkiye bütün gruplara eşit mesafedeydi. Ama bir yerden sonra beli bir kesimin
tarafını tutmaya başladı.”
‘Türkiye’ye karşı
tek silah ekonomi’
Bu gerilimde
Türkiye’nin Kürtlerle geliştirdiği ilişkinin rolüne dair de “Sorunun kökeni
Kürtlerle ilişkiler değil, (Kürtlerle ittifak) gerilimi sonradan alevlendirdi.
Türkiye Irak’a tek bir devlet gibi davranmalıydı. Sadece bir grupla ilişkisini
güçlendirmesi bizim parçalanmamıza sebep olacaktır. Şu an içerde ilişkilerimiz
iyiye doğru gittiği için mevcut politika ilerde Türkiye için sıkıntıya
dönüşebilir” diyor.
Türk şirketler
petrol anlaşmalarından teknik nedenlerle mi yoksa siyasi bir kararla mı ihraç
edildi? Bu soruya yanıtı çok net: “Türkiye’ye karşı kullanabileceğimiz tek
silah ekonomi. Biz de bu baskıyı kullanıyoruz, gelip de şunu yapın bunu yapın
diyerek içişlerimize karışmaması lazım. Nasıl Japonlar, Koreliler ekonomik
çıkarlarına göre hareket ediyorsa Türkiye de öyle yapmalı. Bu Türk halkı ile
değil Türkiye hükümeti ile olan bir problem. Karar siyasi bir karar.”
Hamudi meseleleri
hal yoluna koymak için aylar önce TBMM’ye ziyaret teklifinde bulunduğunu, iki
hafta önce teklifi yenilediğini ama kendilerine henüz bir tarih verilmediğini
hatırlatırken “Ne zaman bir girişimde bulunsak bir takım açıklamalarla tekrar
başa dönüyoruz” diyor.
‘İran’dan da silah
alırız’
Irak’ın Rusya ile
silah anlaşmasına ABD’nin neden ses çıkarmadığını soruyorum, yanıtta meydan
okuma havası var:
“Amerikan
silahları hem pahalı hem de geç teslim ediyorlar. F-16 alımı yapıldı, daha
teslim edilmedi. Sadece bir cephede yer almak Irak’ın çıkarına değil. ABD’liler
rahatsız olsalar da anlayışla karşılıyorlar. Silah kaynaklarının çeşitli olması
gerekiyor. Rusya’dan da alırız İran’dan da. İsrail dışında herkese açığız. ABD
gittikten sonra bizde açıkçası silah kalmadı. Pikaplar üzerindeki makineliler
dışında silah yoktu. Teröristlerin bizden daha fazla silahı vardı. Savaş
uçağına ihtiyacımız var, helikopter için Çeklerle anlaşma yapıldı.”
Kürtlerin
İsrail’le milyarlarca dolarlık silah anlaşması yaptığına dair iddialarla ilgili
de ellerinde bilgi olmadığını söylüyor. ‘Meclis olarak bu kadar kritik meselede
bilgi sahibi olmamanız mümkün mü’ diye üsteliyorum, gülümseyerek “Bilmiyorum,
size sormak lazım. Belki İsrail silahlarını Türkiye üzerinden almışlardır. İran
yoluyla olmaz, Suriye üzerinden de olmaz, geriye bir tek Türkiye kalıyor”
diyor.
Velhasıl Irak nice
hamlelere gebe bir satranç tahtasını andırıyor. Buradaki sınav sadece Irak’ın
değil Türkiye’nin de sınavı.






