Umur Talu
12 Kasım 2012 Pazartesi, 09:56:02Güncelleme: 13:38:19
Devlet, kutsayıp durduğu “şehit” sayısını bile tam bilmiyor.Çünkü sadece kafası değil, kalbi de karışık.
Çünkü “kaza”yı, “kaza kurşunu”nu zaten “tasarruf olsun diye” şehitlikten, gazilikten saymamaya şartlanmış.
Ama topluca oldu mu, gizleyemiyor.
Bingöl’de 33 arkadaşı kurşuna dizilen yaralı askere ancak 18 yılda “Gazilik” hakkı tanıyan devletten söz ediyoruz.
Derme çatma ölüme döşenmiş karakola baskında “şehit” düşen uzman çavuşun eşine, neden sonra bir okul bahçesinde ite kaka madalya kakalamaya uğraşıp reddedilenlerden.
O yüzden, sayıları bile tam bilmiyor ya da tam vermiyor askerî-sivil erkân.
***
“Siirt helikopter şehitleri”nden birinin evine haberi ulaştırmaya, taziyeye giden Albay, elbet samimiyetle, demiş ya acılı aileye…
“O şimdi herkese nasip olmayacak mertebede, bizi izliyor…” diye…
Doğrudur, izliyorlar!
“Birkaç şehit oldu diye Meclis mi toplanır”… “Genç yaşta şehitlik nasiplik işi”… diyebilenleri izliyorlar.
Bir karakolda ya da helikopterde manga halinde yok olmuş uzman çavuşlara “Biz başız… siz şeysiniz… Kölesiniz” diyenleri de izliyorlar.
Ne hayattayken doğru dürüst insandan sayanları, ne de ölümlerinde dahi sıvasız hanelerine düşen acıları da sayıları da hakkıyla, doğru sayabilenleri izliyorlar.
***
Uzman Çavuş Onur, 7 kişilik ailesini geçindirip yaşatmaya çalışıyormuş ölümün kıyısında.
Siirt’te helikopterde olmasa, belki Ostim’de, İvedik’te, Karadon’da, Tuzla’da, Esenyurt’ta AVM şantiyesi naylon çadırında o “kaza” bekliyor olacaktı.
Nasıl bir ülke, nasıl bir ekonomi, nasıl bir hayat, demeyelim…
Ama şunu bilelim:
Ölümü göze alarak sıvasız haneni ayakta tutmak zorundaysan; azara da, nazara da, küfre de, hakarete de, tehdide de, bazen tekme tokada da katlanıyorsun.
Ölmek yerine, misal, bedenin içten içe yıpranmış olsa; biraz fazla istirahata mecbur kalsa, işsizliğe atılıyorsun.
Çünkü Anayasa “eşitlikten, imtiyazsızlıktan, zümre egemenliği olamayacağından” bahsederken, bizzat Anayasa Mahkemesi dahi, seni “kanun karşısında alttaki” sayıyor; daha fazla cezaya, ezaya, kazaya müstahak ilan ediyor, adaletsizlikle dans ediyor!
***
Yine sayılara gelelim.
Bir resmi açıklamaya göre, bu yılın “şehit” sayısı iki ay önceye kadar 88’di; 54’ü profesyonel asker.
Hesapları tam bilmiyorum, zaten açık da değil ama bir de şöyle sayalım şimdi:
Afganistan, helikopter, “kaza” 12 şehit!
Afyon, cephanelik, infilak, “kaza”, 25 şehit!
2012’ye varırken “kaza” ile 34 vatandaşın bombalandığı aynı Uludere’de, bu kez, çakma servis aracı, “kaza”, 10 şehit!
Hakkari, helikopter, “kaza”, 4 şehit!
Siirt, helikopter, “kaza”, 1 şehit!
Şırnak, Bitlis, Afyon, Bolu, Tunceli… “kazalar” birer, ikişer şehitler!
Siirt, helikopter, “kaza”, 17 şehit!
***
Sadece “araçlı kaza şehitleri”ni bir sayın.
“Kaza kurşunu, eğitim zayiatı” denen; çoğu şüpheli kışla ölümlerini de saymadan.
Öyle “ceza” gibi, silahsız konvoyla yollanmış askerlerin 10’u birden “şehit” edilmesini de saymadan.
Bir sayın ve “istatistik” denen o sayısız, sırasız, saygısız nanelerin; sıvasız hanelerin acısından ne anladığını bir düşünün.
Valilikler her gün sayı açıklıyor…
Şu kadar şehit, bu kadar etkisiz hale getirilen, diye… Verilen sayıyı, alınan sayıyı ilan ediyor; sanki maçtır!
Bu mudur yani!
Hani, kısa dönem acemiler dahil, alttaki askerleri zorla cephaneliğe tıkan zihniyet, Afyon patlamasını da “Doğal afet” diye yutturmaya yeltenmişti ya…
Belki de hakikaten afettir bu.
Hala idrak edilmemiş ve tufandan da uzun, derin bir felaket.
Bilmiyorum, o yüzden miydi, “Kaza şehidi” Uzman Çavuş Dinçer’in Facebook’taki, “Yeter artık şehit vermek istemiyoruz” diyen…
Binlerce askerin de “Yeter artık, insan sayılmak istiyoruz” diye haykırışına karışan sesi.
Onca zaman sonra tufandan çıkışın bir yolu yok mu artık?
