Jim Muir
BBC, Beyrut
Kargaşanın ve
hızlı değişimin hakim olduğu Ortadoğu'da Hizbullah görülmemiş tehdit ve
sorunlarla karşı karşıya. Stratejik müttefiki Suriye rejiminin çökmesi
Hizbullah'ın sonu olur mu?
Bir diğer
stratejik müttefiki olan İran'a nükleer girişimlerinden dolayı saldırılması,
Hizbullah'ı İsrail ile savaşın içine çeker mi?
İlgili Konular
Orta Doğu, Dünya
Özellikle
Suriye'nin parçalanması ve bölgede dinsel balkanlaşma sürecine girilmesi
durumunda, Hizbullah Lübnan'da Sünnilerle bir mezhep savaşının içinde mi bulur kendisini?
Bütün bu
ihtimallere ek olarak, Bulgaristan'ın Temmuz ayında Burgaz'da beş İsrailli
turistin ölümüne yol açan patlamadan onu sorumlu tutması, militan Şii hareketi
Hizbullah'ı daha yoğun bir uluslararası sansür ve izolasyon muamelesine maruz
bıraktı.
30 Ocak'ta İsrail
jetlerinin, Lübnan'daki Hizbullah'a gittiğini iddia ettikleri Suriye askeri
konvoyuna saldırı yoluyla attığı tokata da sessiz kaldı.
Bu karmaşık ve
hassas koşullarda Hizbullah liderleri medyaya bu soruları cevaplandıracak
bilgiler vermiyor.
İsrail ile savaş
ihtimali
İsrail ile yeni
bir savaş konusuna gelince, Hizbullah 2006'dan bu yana Suriye'deki silahlardan
bağımsız olarak kendi cephaneliğini dolduruyor.
Bazı gözlemciler
her iki tarafın hazırlığını savaşın kaçınılmazlığının göstergesi olarak
değerlendirse de şu anda kimsenin savaş istemediği kesin.
Batılı
diplomatlar, İsrail karşısında gücü sınırlı da olsa, savaş durumunda,
Hizbullah'ın Bekaa Vadisi'ndeki uzun ve kısa menzilli roketleri ile İsrail'e
üç-dört hafta boyunca yıkıcı saldırılarda bulunacağına inanıyor.
Öte yandan
Hizbullah da savaş çıktığında İsrail saldırısının sadece Güney Lübnan'daki ve
Beyrut'un güneyindeki Şii bölgeleriyle sınırlı kalmayacağını biliyor.
İsrail, böylesi
bir durumda Beyrut'taki hükümeti ve ülkenin altyapısını da hedef alacağını
açıkça ilan etti.
Hizbullah 2006'dan
bu yana ateşkese özenle uydu.
Şii bir kaynak,
"Ne Hizbullah ne de İsrail'in savaştan çıkarı var" diyor.
Yani sadece Lübnan
göz önünde bulundurulduğunda, Hizbullah ile İsrail arasında yeni bir savaş
çıkacağına inanmak için bir neden yok.
30 Ocak saldırısı
sonrası tepkilere bakılırsa Suriye'deki gelişmeler de böyle bir savaşı
tetiklemek için yeterli olmayabilir.
Eğer gerçekten de
Hizbullah için gönderildiği söylenen silahlar hedef alındıysa, Hizbullah bunu
doğrudan provokasyon olarak değerlendirmemeyi tercih etti. Diplomatlar da
İsrail'in derhal Lübnan'ın içinde herhangi bir hedefin vurulmadığına dair
Hizbullah'a güvence verdiğini söylüyor.
İran'a saldırı
senaryosu
Fakat İran ile
stratejik müttefikliği göz önünde bulundurulduğunda, bu ülkenin nükleer
girişimlerine yönelik İsrail ya da Amerikan saldırısı olması durumunda
Hizbullah-İsrail arasında yeni bir savaş hemen hemen kaçınılmaz olacaktır.
Bazı Şii
gözlemciler, böylesi bir senaryoyu devre dışı bırakmak için, ABD ile İran
arasında bu konuda anlaşma sağlanabileceğine kesin gözüyle bakıyor.
Lübnan'ın iç
çatışmalarından biri de Hizbullah'ın 2008'de Sünni ve Dürzilere karşı yürüttüğü
şiddetli çatışmaydı. Suriye konusunda derin siyasi ve mezhepsel sorunlar olsa
da bu konuda yeni bir çatışma durumu göze alınacağa benzemiyor.
Hatta bazı Batılı
diplomatlar Hizbullah'ı Lübnan'da istikrar unsuru olarak görmeye başladı.
Hizbullah, Sünni
radikal Selefi cihatçılara karşı doğal denge unsuru ve Hristiyanların da
savunucusu olarak görülüyor.
Hizbullah'ın
bölgesel rolü
Bazı Şii
gözlemciler, Suriye'nin inişe geçmesi nedeniyle Hizbullah'ın bölgesel bir rol
üstlendiğini ve bu nedenle güçlü yerel temellere sahip olması gerektiğini
söylüyor.
Bu bölgesel rolü
en belirgin olarak Suriye'de görülüyor. Hizbullah elinden geldiğince gizli
biçimde stratejik müttefikini desteklemeye çalışıyor.
Bazı gözlemciler
Suriye'deki rejim çökse de Hizbullah'ın İran'dan silah almaya devam edeceğini
vurguluyor.
Bir Şii gözlemci
karşılıklı yarar anlamında "Suriye'nin Hizbullah'a daha fazla muhtaç
olduğunu" ifade ediyor.
