AHMET İNSEL
Gezi isyanı, zaman
zaman katılım olarak Avrupa'dakileri katbekat aşan bir haysiyet ayaklanmasıdır.
Gezi Parkı İsyanı’
Arap ayaklanmalarına benzemiyor. On yıllardır devletin başına çöreklenmiş bir
aileye, muhalefetin olmadığı göstermelik seçimlerle devlet başkanlığı koltuğunu
işgal eden
otokrata karşı, eşit ve adil seçim talebiyle yürütülen bir ayaklanma değil bu.
Gezi Parkı’nda başlayan direniş, iktidarın fütursuz ve orantısız şiddet
kullanımıyla bu kez sabrı taşan bir halk kesiminin öfke patlamasıdır. Bu
anlamda, eğer
benzetmek gerekiyorsa sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin yüzlerce yerleşim
yerinde sokağa dökülen, polisin müdahalelerine kararlılıkla direnen insanların
hareketini, İspanya’nın, Fransa’nın, ABD’nin Öfkeliler Hareketi’ne benzetmek
daha doğru olur. Zaman zaman bunları katılım olarak katbekat aşan bir ‘haysiyet
ayaklanması’dır bu.
Seçmenin yarısı
olmak
İktidar partisinin
ulusal ve yerel planda yürüttüğü bir dizi politikaya karşı olmakla yeterince
izah edilemeyecek bu tepki, iktidarının mutlaklığını övüne övüne dile getiren,
muhalefet ve eleştiriyi façası bozulan kabadayının zihniyet dünyası kodlarıyla
algılayan, biat kültürü içinde yetişmiş bir kişiliğe yönelik tepkidir her
şeyden önce. Bu mütecaviz ve mütehakkim siyaset yapma tarzını, bu horgören
üslubu hazmedemeyenlerin, yurttaş haysiyetlerinin zedelendiğini düşünenlerin
ayaklanmasıdır. Bu nedenle rejime karşı isyan değil, bir haysiyet
ayaklanmasıdır. Taksim Meydanı’nda, Gezi Parkı’nda ve Türkiye’nin diğer
yörelerinde sokağa dökülen insanların en güçlü ve en fazla haykırdıkları
slogan, “Tayyip istifa!” ise bu Erdoğan’ın seçimle gelmiş olma meşruiyetini
reddetme anlamına gelmemektedir. Sokaklardaki yüz binlerce, belki milyonlarca
insan bu sloganla Tayyip Erdoğan’ın icraatlarının demokratik meşruiyet
(yasallık değil meşruiyet!) sınırını zorladığını, aştığını bu sloganla dile
getiriyor. Yaptıklarıyla değil sadece, bundan çok daha fazla, yapma tarzıyla,
sözüyle, duruşuyla, üslubuyla bu meşruiyet sınırını aşıyor Erdoğan. Sürekli
arkasında seçmenin yarısının olduğuyla övünerek, kendi eliyle, kendi sözüyle
seçmenin diğer yarısını karşısına koyuyor. Dışlıyor. Onları dikkate almadığını
açıkça söylüyor. Seçmenin yarısının yurttaş haysiyetini zedeliyor. Gezi Parkı
isyanı bu zedelenen yurttaş haysiyetinin ifadesidir.
Güvenlik hissinin
yitirilişi
Bu haysiyet
zedelenmesi duygusuna, yaşam tarzına yönelik bir müdahale algısı ilave oluyor.
Herkes için iyi, güzel ve doğru olanı kendisinin bildiğine iman eden hiperaktif kişilik
karşısında, yaşam tarzını az veya çok tehdit altında hisseden insanların
güvenlik hissini yitirmesinin bir sonucudur bu. Haysiyet zedelenmesine karşı
tepkiye, kişilik savunması saikleri ilave oluyor.
Gezi Parkı
direnişinin motor gücünü oluşturan o genç insanların arkasında Ergenekon’un
elini aramak, bunu eski rejime dönüş çabalarının ifadesi olduğunu iddia etmek,
dış güçlerin elini işaret etmek, tam da eski rejimin kodlarıyla, toplumsal
hareketleri değerlendirme tarzıyla, komplo teorileriyle, mutlak iktidar olmanın
diliyle konuşmak, düşünmek demektir. Kimse kimseyi yanıltmasın. Bugün iktidarda
yeni bir vesayet rejimi oluşuyor demek de eski rejimin kodları içinde
kalındığını ele verir. Bugün yürürlükte olan, Erdoğan’ın şahsında fütursuzca
sergilenen bir vesayet rejimi değil, doğrudan tahakküm rejimidir. Yurttaş
haysiyetini ve demokrasi değerlerinin çiğnendiğine inananlar mütehakkime karşı
ayaklanıyorlar.
