Tunus’ta Zeynel
Abidin bin Ali, bedenini yakarak Arap isyanının fitilini ateşleyen Muhammed
Buazizi’ye ‘serseri işportacı’ demedi, aksine hastanede ziyaret etti. Mısır’da
Hüsnü Mübarek halkın taleplerine karşılık vereceğini söyledi, isyan edenlere
asi değil “Asil gençler” diye seslendi. Tabii göstericilere ölümcül müdahaleler
ikisinin de sonunu getirdi. Ama haklarını yemeyelim ikisi de göstericilere
hakaret etmedi. Onlar giderken Araplara sunulan model İslam’ın demokrasiyle
evliliğinin nişanesi olarak AKP’nin Türkiye’siydi. Tunus ve Mısır’da
İslamcılara rehber lazımdı, o da duygudaşları AKP’ydi. 2011’den bu yana sadece
Anadolu Ajansı’nın Türk modeline övgüler dizen Arap figürleriyle yaptığı
röportajlar birkaç ciltlik kitap eder.
İmrenilen Türkiye
Ocak-Şubat
2012’de Doha Tartışmaları’nın YouGov’a yaptırdığı ankete göre Arapların yüzde
72’si Mısır, Tunus ve Libya
gibi yönünü arayan ülkelere en iyi modelin Türkiye olduğuna inanıyordu. Ne var
ki büyük bir iştiyakla sunulan Türk modeli efsanesi Gezi Parkı’ndan yükselen
biber gazıyla birlikte duman oldu. AKP ile gönül bağı olanlar bir yana Araplar
birdenbire modellenen Türkiye ile imrendikleri Türkiye’nin karşı karşıya
geldiğini gördü. Kafalar karıştı. Şimdi “Türkler niye isyan etti” diye
soruyorlar. Ezberci ‘Türk baharı’ yorumlarına takılmayanların hem Arap hem Türk
sokağında bulduğu ortak tetikleyici faktör: ‘Onur’. Arap isyanının hedefi
düzenin yıkılmasıydı. Birçoğu Türkiye’deki meselenin bir rejim değil demokratik
yollarla seçilmiş bir liderin şahsında tecessüm eden otoriterlik olduğunun farkında.
Yıldızlar neden Taksim’de?
Arapların
Gezi’yi nereden gördüğü de önemli. Kahire’de gazeteci Aydoğan Kalabalık,
Twitter’da Sada el Beled ve Nile TV’deki sunucuların kendisine dizi
kahramanlarının neden gösteriye katıldığını sorduklarını yazdı. Çünkü
Türkiye’ye ilgide dizilerin payı büyük. Mısır’da Elbashayer.com gibi siteler,
Halit Ergenç’in Gezi Parkı’nda çekilen fotoğraflarını basıp “Yıldızlar Türk
sultanına boyun eğmiyor” başlığını atmış. Beri tarafta Tahrir benzetmelerine
fazla prim verilmediği de görülüyor. Mesela Lübnanlı El Sefir gazetesi “Türk
isyanının Erdoğan’ı devireceğini düşünmüyoruz. Çünkü AKP sosyal ve ekonomik güç
dengelerini değiştirdi” yorumunu yapmış. İsyanın nedenlerine dair daha analitik
bir bakış İran’dan… IRD yazarı Ali Behmeni Kacar ‘Erdoğan neden gözden düştü’
sorusuna yanıt ararken “Gezi Parkı’na AVM yapılmasına itirazla başlayan isyan
Türkiye’yi daha büyük sorunlarla karşı karşıya getirebilecek derin köklere
sahip” notunu düşüp şu nedenleri sıralamış:
·
Toplumsal
adalet olmadan ekonomik büyüme.
·
Coğrafi
adaletsizlik: 14 ilde insanlar dünyanın gelişmiş ülkelerindeki standartlarda
yaşıyor ama 27 ildeki yaşam standardı kötü.
·
Büyük
güç olma isteğine tepki: AKP’nin Osmanlıcılık hevesiyle güç olmaya çalışması
yoksul ve ekonomik eşitsizlik altındaki halkı sıkıntıya soktu. Büyük güç olayım
derken parçalanan Osmanlı korkusundan dolayı halk, Pan İslamizm yerine Pan
Türkizmle Türkiye’yi 20. yüzyıla taşıyan Atatürk politikalarıyla oluşan Türkiye
kimliğini de kaybetmekten endişe ediyor.
·
Pakistanlaşma
korkusu: Laik Pakistan’ın
Afganistan’da Taliban’ı yaratması tefrika yarattı. Suriye politikası nedeniyle
Türkiye’yi de böylesi bir tehlike bekliyor.
·
Milliyetçiliğin
zayıflaması: PKK ile müzakereler ve Kürtler için federalizm tartışmaları
milliyetçi partileri rahatsız etti.
·
Laik
tepki: İçki gibi konulardaki tutumlardan dolayı laikler yaşam tarzından endişe
ediyor.
·
Baskı:
Hapiste en çok gazeteci tutan ülke Türkiye. Basında sansür ve kısıtlamalar
arttı.
·
ABD’ye
paralel politikalar sol çevrelerde tepki görüyor.
Suriye’nin ironisi
Şiddet
görüntüsüyle dört köşe olan ülke ise Suriye. Bu ‘güllük gülistanlık ülke’nin
Dışişleri, güvenlik gerekçesiyle Suriyelileri Türkiye’ye gitmemeleri yönünde
uyardı! Enformasyon Bakanı Umran el Zubi de Erdoğan’ı kendi halkını terörize
etmekle suçladı: “Türk halkı şiddeti hak etmiyor, başbakan istifa etsin,
Doha’ya sığınsın.” Dampress “Suriye muhalefeti korkudan İstanbul’dan kaçıyor”
diye dalga geçti.
Gezi’ye bakış
Tahrir ile Batı’dan aşina olduğumuz Occupy arasında bocalıyor. Hükümet ‘aldık’
dediği mesajın gereğini yaparsa Gezi, bir ‘occupy’ olarak kayda geçer ve
Türkiye imajını lekeleyen biber gazı rüzgâra karışır. İktidar inat ederse Gezi,
zihinlerde Tahrirleşir ve ‘model ülke’ fikrini pazarlamak da hayal olur.
