Erbil Tuşalp
EKSENİNİN YENİ ORTAĞI: Hava kurşun gibi ağır değil. Tüy gibi hafif de değil ama. Bulaşıcı akıl tutulmasını yaygınlaştıran tuhaf bir barış havası var.
“Yazılı emir” isteyen Türk silahlı kuvvetleri çaktırmadan kışlasına dönerken; “yasal güvence” peşine takılan Kürt silahlı kuvvetleri sessiz sedasız çekilmeye başlamışken;
Diyarbakır, Ankara, İstanbul ve Samsun’un üniversiteli gençleri bu kez barış sürecinin biber gazını soluyorken;
Psikolojik savaşa sürülen akiller bilmedikleri çözüm reçetesini açıklamak için nefes tüketip beyin yıkarken;
TC’yi tabeladan Türk’ü anayasadan silen iktidar, kafa karıştırma oyunu oynarken;
Emek’ciler coplanıp Silivri’ciler gazlanırken;
Diyanet İşleri Başkanlığı toplumsal yaşamı denetlemeye kalkışırken;
Barış ve başkanlık pazarlığına siyaset mafyası el atmışken ve de açlık, yoksulluk, işsizlik tavan yapmışken; sözüm ona hiç “beklenmeyen” bir gelişme oldu. Aslında özlemle “beklenen” Hizbullah, Diyarbakır’da sahne alıp replik çaldı.
Hizbullah’ın İmralı-Ankara-Kandil ekseninin yeni ortağı olarak ortaya çıkıp “bana da, bana da” demesi hiç şaşırtıcı olmadı. Olmadı, çünkü aslında onlar hep vardı.Üstündeki örtü kaldırıldı. Örtüyü kaldıran önemli. Önemli çünkü enseye tek kurşunlu infazlardan, mezar evlerinin domuz bağlı sorgularına uzanan süreçte örtüyü çeken hep iktidar oldu. Başarıyı abartmak, başarısızlığı gizlemek için Hizbullah korkusu kullanıldı.
***
YENİ MÜJDELER: Şimdiye dek sorular hep eksikti. Örneğin “Hizbullah hortluyor mu” sorusu “bu gelişmeden kimin yararı var” kuşkusuyla beslenmedi. Beslenseydi Öcalan’ın Nevruz mektubunda “yeni müjdelerle” hayata geçeceğini söylediği “ Hazreti Musa, Hazreti İsa ve Hazreti Muhammed’in mesajlarındaki hakikatlerin” ne olduğu sorulur ve bu soruya yanıt aranırdı.
Her nedense sorulmuyor ve hatta özenle kaçınılıyor ama insanın aklına barışı zora sokacak başka sorular da geliyor.
Örneğin, Hizbullah korkusu senaristi belli barış senaryosunun bilinmeyenler listesinde yer alan dayatma öğelerinden biri mi?
Emperyalizmin bölgesel bir savaş senaryosunda Türkiye’den pay isteyen silahlı bir güç mü?
Kürt-İslam projesinin vazgeçilmez markası olarak çekilme sonrası PKK işlevini üstlenmek için oluşturulan yedekteki sivil bir örgüt mü?
***
SİYASİ VE ASKERİ: Bu soruların yanıtlarını bulmak için, eski defterlerin satır başlarına göz atıp “illa ki” anımsamak gerekiyor.
TBMM “Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu” raporundaki “işbirliği tespitlerinin” o günden bugüne “her daim geçerli” olabileceğini düşünmek insana korku veriyor:
“Batman Emniyet Müdürlüğü’nde, Komisyonumuza bilgi veren Emniyet Müdürü ve Vali Yardımcısı Batman’a bağlı Gerçüş ilçesinin Sekü, Gönüllü ve Çiçekli köyleri bölgesinde Hizbullah örgütünün bir kampı bulunduğu ve yörede bulunan askeri birliğin bu kampa yardımcı olduğu yönünde haber aldıklarını; bu kamplarda Hizbullah mensuplarının siyasi ve askeri olarak eğitildiğini beyan etmişlerdir...”
TBMM Araştırma Komisyonu’na bilgi veren Batman Emniyet Müdürü’nün görevden alınması, işbirliğinin kanıtlarından sadece biriydi. (Ağustos 1993)
İşbirliğinin en somut kanıtlardan bir başkasına gazeteci Aydın Engin ulaşacaktı. “Turan Dursun’u, Bahriye Üçok’u Musa Anter’i cezalandırdığımız doğrudur” diyen Hizbullahçı Şeyhmuz Alev hakkında soruşturma açmayan Batman Savcısı örneği bile tek başına bu desteği anlatmaya yetiyordu.(Haziran 1996)
Yıllar sonra emekli köşesinden ses veren Aşayiş Kolordu komutanı korgeneral Hasan Kundakçı bölgede PKK’nın denetimindeki camilerin ele geçirmesinde Hizbullah’tan yararlanıldığını” söyleyecekti. (Şubat 2000)
Eski defterlerde kalan bu üç satırbaşı, barış sürecinin ortasına pimi çekilmiş bomba gibi düşen Hizbullah’ın Recep Bey’e, mi Abdullah Bey’e mi daha yakın olduğu sorusunu gündeme getiriyor.
***
Barış heyecanının arkasına saklanan bu ve benzeri sorulara yanıt ararken, başkanlık için “cihad”ı ve “ kıyam”ı göze alan siyasal İslam’ın maestrosunun on yılda din devleti için 1 trilyon 700 milyar doları harcadığını unutmamak gerekiyor.
Erbil Tuşalp'in “Bana da bana da...” başlıklı yazısı 15 Nisan 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.