BERRİN KARAKAŞ
Erciş’te lüks
konutları, Van’da yat limanını ve dev dönmedolabı beklerken ‘Beklemek’...
Van Gölü’nü
çevreleyen tellere yüzünü dayamış, kendi ülkesinde mülteci olmanın haline
dalıyor Sıddık. “Dün bi ara sıkıldım” diyor. ‘Beklemek’ filmi böyle başlıyor.
Bir yanlış hesapla kızını gömmüş Sıddık yıkıntıya; neresiydi bu çocuğun
odası... Kayalar atmış şiirin üzerine. “Şairliğin okulu var mı?” diye sorar
dururmuş kızı. Yaşasaymış, şair olacakmış.
Depremden
kurtulabilen iki çocuğu ve karısıyla çadır kentte yaşamaya çalışırken Sıddık,
ölü binaların kemiklerini üç paraya satıyor çocuklar. Sıddık’ın çocukluğu,
gençliği, hep çalışmakla geçmiş. Yakın geçmişleri; gece vakti başında yasin
okunan evlat mezarı, ateş başına toplanmış türkü söyleyen çocukluk… Gelecek;
çocukların taşıdığı demir çubukların on katını bir düğmeyle hoop kaldıran pençe
kepçe.
‘Beklemek’i
Ankara Uluslararası Film Festivali’nde izledim. Aralarında bulunduğum belgesel
jürisi tarafından en iyi film seçildi. ‘Barış Newroz’unun ertesiydi. Van Gölü’nün
kıyısında onca canı almış toprağa hâlâ secde edebilen Sıddık’ın inancını
düşünürken ben, doğudan yükselecek barış ekonomisini müjdeliyordu gazeteler,
Van’da bir çılgın projeden bahsediyordular. ‘Beklemek’te demir toplayan
çocukların toprağı Erciş’e yapılacak lüks konutlardan, Times Nehri’nin
kıyısında dev dönmedolap London Eye’dan apartma Van Eye’dan, göl kıyısına lüks
yat limanından, turistler için yapılacak plaj ve otellerden… Önce turizm
diyorlardı hep bir ağızdan, ardından eğitim ve sağlık.
Van, Turizm
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Doğu ve Güneydoğu’da yaratacağı ‘marka
şehirler’den ilki. Bildiğiniz gibi Tabiat Kanun Tasarısı Meclis Çevre Komisyonu
tarafından kabul
edildi ve Genel Kurul’da yasalaşmayı bekliyor. Yasalaştığında ‘Turizm teşvik’ başlığı
altında talan da hızlanacak. Deprem sonrası ne barınma, ne eğitim, ne de sağlık
sorunları çözülememiş Van’da dönecek dev dönmedolap, lüks yat limanı vs. ne
ifade edecek acaba oradakilere?
‘Barış A.Ş.’
büyük bir iştahla ‘bakir topraklar’ dedikleri topraklar için yatırım
şevklerinden bahsederken, Van Depremzedelerle Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu
Üyesi Aysel Tekerek’e Van’daki son durumu sormak istedim. Depremden sonraki ilk
yaz turizm konferansı düzenlendiğini, şehrin nasıl Vegas olacağının derdine
düşüldüğünü anlattı. Oysa hâlâ okula gidemeyen çocuklar devamsızlıktan sınıfta
kalıyorlardı, TOKİ’ler dökülüyordu, Van’ın gettosu konteynırlarda hayat devam
edemiyordu. Bütün kış yarım yamalak TOKİ’lerde kaloriferleri yakamayan bir
bakanlık, nasıl olacaktı da Van’ı uçuracaktı? Konteynırlardaki kiracıların
hazirana kadar çıkmaları isteniyordu. Çıkmazlarsa elektrikleri, suları
kesilecekti. Ve üstüne yıkım kararı verilen evlerin yıkılması için devlet
desteği artık yoktu. TOKİ’lere para yetiremeyenler gecikme faizleri, hacizlerle
boğuşurken devlet, mahallelerinde, köylerinde beraber yaşamışlara ‘toplu yaşama
alışkanlığı kazandırma” derdindeydi.
“Barışın meyvesi
olarak çılgın projeler sunmak artık insanların zekâları ile değil,
vicdanlarıyla, yoksulluklarıyla dalga geçmek. Depremle birlikte batıya göç
edenler kentsel dönüşümün ne anlama geldiğini öğrendiler. Erciş’te başlayan
dönüşüme karşı da baskın bir kamuoyu oluşturacaklardır. İnsanların istedikleri
onları depremzede yerine değil önce insan yerine koymaları ve kendi hayatlarına
dair kararların birlikte alınması” dedi Tekerek son söz.
Gazetelerde
küçük kelleler halinde görüşleri alınmışlardan Ali Ağaoğlu, özetler gibiydi
yakın gelecekte olup biteceği; “Bingöl’de hidroelektrik santralımız var.
Türkiye’deki tüm iller için planladığımız proje hamlemizi bu bölgede de
gerçekleştirmeyi planlıyoruz.”
Van’da dönecek
turistik dönmedolap yoksulları elbette ki görmek istemeyecek. Dilerim barış
telaşına, yanlış hesaplarla kayalar atılmaz bölgenin üzerine. Dilerim barışı
beklerken yeni yıkıntılara gömülmeyiz hep beraber.