FEHİM TAŞTEKİN -
fehim.tastekin@radikal.com.tr
05/10/2012
Meclis'in dün kabul ettiği, 'Suriye
tezkeresi'nden öte bir 'Osmanlı tezkeresi'. Tezkere 'hudut, şümul, miktar ve
zamanı hükümetçe tespit edilmek kaydıyla TSK'ya yabancı ülkelere gönderilmesi'
yetkisi tanıyor....
Meclis’in dün kabul ettiği, ‘Suriye
tezkeresi’nden öte bir ‘Osmanlı tezkeresi’. Tezkere ‘hudut, şümul, miktar ve
zamanı hükümetçe tespit edilmek kaydıyla TSK’ya yabancı ülkelere gönderilmesi’
yetkisi tanıyor. Irak’ta aşina olduğumuz tezkerelerin aksine spesifik bir ülke
zikredilmiyor. ‘Yabancı ülkeler’ ifadesi Türk dış politikasının ‘genişleyen
vizyonu’ kadar geniş bir müdahale alanını çağrıştırıyor. Tezkere Başbakan
Tayyip Erdoğan’ın AKP Kongresi’nde Bakü’den Belgrad ve Gümülcine’ye, Bağdat’tan
Kabil ve İslamabad’a, Mogadişu’dan Tunus, Cezayir ve Trablus’a, Kahire’den Şam
ve Kudüs’e selam ederek oynadığı ‘İslam dünyasının liderliği’ vizyonuna
üniforma gibi oturuyor. Ama telaşa mahal yok. Savaşın eli kulağında değil.
Türkiye zaten Türk uçağının düşürülmesine misilleme olarak ilan ettiği yeni
angajman kuralları çerçevesinde 23 Eylül’den beri Akçakale’den Suriye’ye top
ateşleriyle karşılık veriyor. İlk önce bu misillemeler dışarıda Suriye’nin
tacizleri karşısında aciz ülke durumuna düştüğü algısını kırmaya yarayacak bir
adım; içerde de 2 pilota ilaveten 5 kişinin ölümüyle yaralanmış kamuoyunu
rahatlatacak bir hamle. İkincisi Suriye’ye karşı bir gözdağı ve kararlılık
gösterisi. Üçüncüsü olası tüm senaryolara karşı alınmış bir tedbir.
Dış cephe el
vermiyor
Her şeyden önce
savaş Türkiye’nin tek başına alabileceği bir karar değil. Pentagon’dan bir
yetkilinin “Bunun daha büyük bir çatışmaya dönüşeceğine dair bir işaret yok”
açıklaması en kritik müttefikin temkinli tutumunu sürdürdüğünü gösteriyor.
Karşı cephede Rusya olayın kaza olduğuna dair Şam’ın tezini sahiplenip BM
Güvenlik Konseyi kanalını tıkayan kararlılığını koruyor. BM kanalları dışında
müdahale meşruiyeti sunabilecek yegâne platform NATO. Burada da Kuzey Atlantik
Konseyi’nin basmakalıp bir açıklamayla Türkiye’yi destekle yetinip ‘şamar’
maddelerini işletmeye niyeti olmadığını gördük.
Bu sınırda her şey
normal
Burada asıl
üzerinde durulması gereken ‘olası gelişmelere karşı tedbir’ bağlamında
tezkerenin nelere gebe olduğudur. Akçakale gibi sınır belirlenirken ikiye
bölünmüş onlarca yer var. Bu yerlerin bir yarısında çatışma olurken diğer
yarısının bundan etkilenmemesi mümkün değil. Coğrafyayı dikkate aldığımızda
‘Suriye Akçakale’ye kasten mi ihmalen mi saldırdı’ tartışması bir yerden sonra
anlamsızlaşıyor. Akçakale’nin öteki yarısı Tel Ebyad gibi muhaliflerin
kontrolüne geçmiş Karkamış’ın karşısındaki Carablus, Kilis-Öncüpınar’ın
karşısındaki Bab el Selame ve Hatay-Cilvegözü’nün karşısındaki Bab el Hava gibi
sınır kapıları bu tür çatışmalara davetiye çıkartıyor. Bununla birlikte Türkiye’yi gardına almaya zorlayacak asıl
gelişme şu olabilir: Esad güçleri havadan TNT varilleri atıp sivil yerleşim
alanlarını yerle yeksan etme pahasına Halep’in ‘kurtarılmış’ bölgelerinden muhalifleri
temizlerse operasyon Türkiye sınırlarına dayanacak. Sadece mülteci değil
savaşçılar da Türkiye’nin sınırlarına akın edecek. Sıra sınır kapılarını geri
almaya geldiğinde Türkiye ciddi bir baskı ile karşıya kalacak. Asıl felaket
senaryosu budur. Tezkere Türkiye’nin aslında angajman kurallarıyla sınır
bölgesinde muhalifler için oluşturduğu tampon bölgenin kapanmasına karşı da
önleyici bir tedbir gibi geliyor. BM Güvenlik Konseyi’nin Rus vetosuyla
tıkanması nedeniyle tampon bölge ve buranın korunması için gereken ‘uçuşa yasak
bölge’nin mümkün olmadığı görüldü. Haliyle Türkiye kendi seçeneklerine bakıyor.
Tezkerenin psikolojik etkisi bile ağır kayıplar veren muhaliflerin nefes
almasını kolaylaştırabilir.
Şam savaş
istemiyor
Suriye de
operasyonları sınır bölgelerine genişlettiğinde Türkiye ile kafa kafaya gelmek
istemeyecektir. Şam yönetiminin Akçakale’de ölenleri ‘şehit’ olarak anıp
taziyelerini iletmesi misillemeden duyulan korkunun değil Türkiye ile savaş
istemediğinin göstergesi. Esad rejimi diz çökme noktasına gelmediği sürece
Türkiye’yi üzerine çekmek istemeyecektir. Eğer
rejim yıkılma noktasına gelirse, çökerken Türkiye’yi de bataklığa çekmeye
kalkışabilir. Ama henüz o noktada değil.
Kürtlere karşı
kırmızı kart
Tezkerenin hedefi
Esad güçleri olsa da bunun en kolay kullanılabileceği alan Kürt bölgesi.
Bölgede PYD’nin inisiyatifinde bir yapılanmaya karşı benimsenen müdahaleci
söyleme ilaveten 2 Ekim’de sınırda devriye gezen ‘Halk Savunma Birliği’
üyelerine Türk tarafından ateş açılması ve 1 kişinin ölmesi oradaki Kürtleri
Türkiye’ye karşı hasmane bir havaya soktu. Halbuki PYD, PKK ile ilintisine
rağmen aylardır Türkiye’ye dostluk mesajı veriyordu. Türkiye kazanabileceği bir
Kürt entitesini peşinen karşısına aldı. Kuzey Irak’taki hatalar burada
tekrarlanıyor. Tezkere bir bakıma Kürtlere de gösterilmiş kırmızı kart. Ne
yazık ki ‘kriz derinleşirse’ diye önlem alan Türkiye, komşuda silahlı kalkışma
ile rejim değişikliğini destekleyen politikası, Kürtlere karşı bu yaklaşımı ve
tezkereyle krizi kendisi derinleştiriyor. Tezkere Suriye krizinin içselleştirilmesinin
son adımı. Hazin olan da şu: ‘Demokles’in kılıcı’ ya da ‘müdahale aracı’ gibi
duran tezkerenin Türkiye’yi nerelere savuracağını kestirebilen yok.
